Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mecidiye Kasrında İslam İşbirliği Teşkilatı 12. Enformasyon Bakanları Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu.
Lider Erdoğan konuşmasında, DEAŞ’a verdiği takviyesi kabul eden Fransız çimento şirketi Lafarge’a değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fransız çimento devinin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine nasıl dayanak verdiğini anlattığımda bunu Fransızlar anlamıyordu. Fransa’nın Lideri Sayın Macron’a bunları anlattım. Artık Fransa parlamentosunda Macron’a bunun hesabını sordular.” tabirlerini kullandı
Başkan Erdoğan’ın açıklamalarından kıymetli başlıklar;
Bu yılki konferansın ana temasını Hakikat Ötesi Çağda Dezenformasyon ve İslamafobi ile uğraş teşkil ediyor. Müslümanlar yanında tüm insanları da etkileyen bu iki temel sorunun gündeme alınmasını son derece isabetli buluyorum.
Konferansa katkı sunan, içeriğini zenginleştiren, tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum.
İnancımız yalnızca habere değil, haberin kaynağına, kimden geldiğine, hangi hedefle getirildiğine dikkat etmemiz gerektiğini emrediyor. Rastgele bir mevzuda karar almadan, harekete geçmeden evvel haberi taşıyanı, yazanı, konuşanı güzel araştırmamız tavsiye ediliyor. Özellikle bağlantı çağında bu ilahi tavsiyelerin ne kadar ehemmiyeti haiz olduğunu şahsen tespit ediyoruz.
AVANTAJIYLA BİRLİKTE HAYATİ RİSKLERİ DE GETİRMEKTEDİR
Habere ulaşmak kolaylaşırken insanlığın hakikatle bağı giderek zayıflıyor. Medyanın, bilhassa toplumsal medyanın günlük hayatımızda daha fazla yer edinmeye başlaması avantaj yanında beraberinde hayati riskleri de getirmektedir. Bilgi kirliliği ve dezenformasyon bu tehditlerden en fazla öne çıkanlardır.
Yalan, düzmece, çarpıtılmış haberler sebebiyle dünyada milyonlarca insan mağduriyet yaşamaktadır. Sonun, ahlakın, etik kıymetin, otokontrol olmadığı bu mecralar insanları düşmanlaştıran, kutuplaşmayı artıran, nefret ateşini körükleyen operasyon aygıtına dönüşmüştür.
DÜNYADA PALAVRA HABERE MARUZ KALMIŞ ÜLKERİN BAŞINDA TÜRKİYE GELİYOR
Dijital terör ülkelerin ulusal güvenliklerine de açık tehdit oluşturmaktadır. Dezenformasyon hibrit savaş kapsamında sık başvurulan araçlardan biri haline gelmiştir. Türkiye olarak siyasetten diplomasi, kamu nizamı ve toplumsal olaylara kadar sıkça karşılaşıyoruz. Dünyada palavra üretilmiş, niyetli haberlere en çok maruz kalan ülkelerin başında Türkiye geliyor.
FETÖ’den bölücü t erör örgütüne, marjinal yapılardan milletlerarası medya kuruluşlarına kadar ülkemiz karşı odakların gayesi durumundayız. Özellikle terör örgütlerine karşı yürüttüğümüz haklı gayret tamamı palavra, hezeyan dolu haberlerle yıpratılmaya çalışılıyor. DEAŞ’a karşı zafer kazanan tek ülke olmamıza karşın aksi tarafta ahlaksız suçlamalara maruz bırakılıyoruz.
Dün bize iftira atanların DEAŞ’la iş tuttuğu, ticaret yaptığı, teröristlere milyonlarca Avro aktardığı bugün kanıtlarla, mahkemelerle ortaya konuluyor. Fransız çimento devinin Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine nasıl dayanak verdiğini, yardımcı olduğunu, onlara tüneller açmak suretiyle oralarda nasıl mikserlerle betonlar döktürdüğünü anlattığımda bunu Fransızlar anlamıyordu.
MACRON’A BUNLARI ANLATTIM
Fransa’nın Lideri sayın Macron’a bunları anlattım. Artık Fransa parlamentosunda Macron’a bunun hesabını sordular. Şu anda gündemdeki en kıymetli mevzulardan biri hale geldi. Zira yalancının mumu yatsıya kadar palavra. Bu palavra tutmadı. Teröre dayanak veren en kıymetli kurumlardan bir tanesi olarak artık herşeyiyle açığa çıktı.
Onbinlerce suçsuz sivilin ve müslümanın kanını döken bu yabanî DEAŞ örgütü kimler tarafından desteklendiği bu cins örneklerle net formda anlaşılıyor. Birebir riyakâr tutumun PKK; PYD ve FETÖ terör örgütlerine yönelik tavırlarda da sergilendiğini biliyoruz. Ellerindeki saf kanlarına karşın bu örgütler destekleniyor, korunuyor. Ağızlarını her açtıklarında özgürlük, demokrasi ve insan haklarından bahsedenler akla ziyan mazeretlerin gerisine saklanarak bu örgütlere sahip çıkmayı sürdürüyor.
Yalan haber ve terör örgütlerine verilen dayanak madalyonun bir yüzünü oluştururken öteki yüzünde İslam düşmanlığı ve yabancı aksiliği vardır. Müslümanlara yönelik ırkçı taarruzlar ve nefret telaffuzları pekçok yerde artış göstermektedir. Faşizan düzenleme, antidemokratik mevzuat çalışmalarla ibadet hürriyetleri kısıtlanmaktadır. Başörtüsü, sakal, cübbe, tesettüre müdahaleler normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu vahim tablo İslam tersliği amacıyla yapılan medya müdahalelerine karşı ortak hareket etmemizi mecburî kılıyor. Medya organları da tıpkı mesuliyet hissiyle hareket etmeli, toplumun bir kısmını karalamaya yönelik iftiralardan uzak durmalıdır.
Türkiye olarak İslam düşmanlığıyla çabaya büyük ehemmiyet veriyoruz. Teşkilatın tepe devir başkanlığı yürüttüğümüz devirde yaptığımız davet ve BM Genel Heyetindeki hitabımdaki davet temelinde değerli bir adım attık. BM Genel Kurulu 15 Mart tarihini Memleketler arası İslam Zıtlığı ile Uğraş Günü olarak kabul etti. Daima birlikte bu duyarlığı çok daha ileri düzeye taşımamız gerekiyor.
FİLİSTİN DAVASINI DAHA GÜÇLÜ BİR FORMDA SAVUNMAMIZ ŞART
Filistin davasını da daha güçlü biçimde savunmamız kaidedir. Filistinli kardeşlerimiz topraklarında yaşadığımız işgali, hak mahrumiyetini daha âlâ anlatmalıyız. Suriye’de insani kriz ve terör sarmalından kurtulmamız için siyasi tahlil eforlarına daha faal dayanak vermeliyiz. Filistin, Keşmir, Kıbrıs, Batı Trakya’ya kadar her cephede işbirliğimizi artırmadan akınların üstesinden gelemeyiz.
İstanbul’da konut sahipliğini yaptığımız 2016 yılındaki İslam doruğunda yazılı ve görsel medyanın İslamın yanlışsız anlatılması, bilginin gerçek yayılmasının kıymetini vurgulamıştık. Bu toplantıda üye ülkelerde medya altyapının geliştirilmesi ve medya kuruluşları ortasında işbirliği davetinde bulunmuştuk. 2025 10 Yıllık Aksiyon Planı kapsamında medya, toplumsal medya, kamu diplomasi alanlarında kimi gayeler belirlemiştik.